Modül (Öneri) No | 4 |
Öğrenme Alanı (Temel konu) | Bismillah |
Modül (Alt konu) | Nimetlerin Fiyatı |
Amaçlar | Nimetlerin zikir, fikir ve şükür gerektirdiğini kavrar. |
Süre | 40 |
Seviye | Alt Seviye |
Yöntem ve Teknik-Etkinlik | Soru-Cevap, rol oynama, konuşma halkası, kavram haritası, boşluk doldurma |
Materyal ve Teknoloji | Pazar yeri, tezgâh, sebze ve meyveler, masa, vb |
İşleniş/Öğrenme-öğretme süreci | I. ROL OYNAMA, KONUŞMA HALKASI
1.Talebelere metin okutulur. 2.Talebeler gruplara ayrılır. 3. Bir tablacı ve satıcıdan bir grup alış veriş yapar ve fiyatını öder. 4. Alışveriş yapan grup diğer talebelerin yanına gelir. 5.Alışveriş yapan gruba bu nimetler karşılığında satıcıya ücret verip vermediği sorulur. 6. Alışveriş yapan grup “Siz olsanız bir fiyat vermez miydiniz?” diye sorar. 7.Talebeler konuşma sırası ile fiyat verilip verilmeyeceği konusunda fikir beyan ederler ve topluca fiyat verilmesi gerektiği kararına varırlar. 8.Alışverişe gitmeyen grup “Satıcıya bu nimetler karşılığında bir fiyat verilmesi gerekiyor ise hakiki nimet sahibi olan Allah’a karşı da bir fiyat verilmesi gerektiğini” söyler. 9.”Bu konuyu Bilge Dede’ye sorarak öğrensek nasıl olur ?” diye karar verirler. 10. Bilge Dede’yi davet ederler. Bilge Dede onlara “Çocuklar Risale-i Nur eserlerinde Mün’im-i Hakiki’ye ödeyeceğimiz fiyat üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikir.” Olduğunu anlatır. II. AFİŞ ETKİNLİĞİ 1. Talebeler birkaç gruba ayrılır. 2.Metinde geçen zikir, fikir, şükür kelimeleri kullanılarak her grubun bir slogan yazmaları sağlanır. 3.Yazılan sloganlar her grup tarafından görsellerle afiş haline getirilir. 4.Afişler gruplar tarafından anlatılır ve panolara asılır. |
Ölçme ve Değerlendirme | 1.Fikir, zikir, şükür kelimeleri ile ilgili bir kavram haritası hazırlanır ve bu kelimeler ile ilgili ilişkili kavramlar yazdırılır.
2. Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat………..…., ……….….., ………..…’dür. 3. Başta “……………” zikirdir. Âhirde “…………..” şükürdür. Bu nimetlerin Allah’tan olduğunu ……………….. ve …………fikirdir. |
İlişkili metinler | ﷽
* Suâl: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? Elcevap: Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise, üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta “Bismillâh” zikirdir. Âhirde “Elhamdülillâh” şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i sanat olan nimetler Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise; öyle de, zâhirî mün’imleri medih ve muhabbet edip, Mün’im-i Hakikî’yi unutmak ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen; Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle, vesselâm. (Sözler, s. 20)
* Beşinci Kelime وَ لَهُ الْحَمْدُ Yani hamd ve sena, medih ve minnet Ona mahsustur, Ona lâyıktır. Demek nimetler Onundur ve Onun hazinesinden çıkar. Hazine ise daimîdir. İşte şu kelime şöyle müjde verip diyor ki: Ey insan! Nimetin zevalinden elem çekme. Çünkü rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevalini düşünüp, o elemden feryat etme. Çünkü o nimet meyvesi bir rahmet-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâkî ise, meyve gitse de yerine gelen var. Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti hamd ile düşünüp, lezzeti, birden yüz derece yapabilirsin. Nasıl ki bir padişah-ı zîşânın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde yüz, belki bin elmanın lezzetinin fevkinde bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder; öyle de, لَهُ الْحَمْدُ kelimesiyle, yani hamd ve şükür ile, yani nimetten in’amı hissetmekle, yani Mün’im’i tanımakla ve in’amı düşünmekle, yani Onun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in’amının devamını düşünmekle, nimetten bin derece daha leziz, manevî bir lezzet kapısını sana açar. (Mektubat, s. 265) سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ |
(31)