Nimet-Şükür İlişkisi
Modül (öneri) No | 13 |
Öğrenme Alanı (Temel konu) | Şükür |
Modül (Alt konu) | Nimet-Şükür İlişkisi |
Amaçlar | Nimetler karşılığında şükretmesi gerektiğini kavrar.
Sahip olduğu nimetlere karşı şükreder. |
Süre | 40 dk. |
Seviye | Orta Seviye |
Yöntem ve Teknik-Etkinlik | Afiş çalışması, soru-cevap, beyin fırtınası, sunum, anlatım, |
Materyal ve Teknoloji | Günlük hayatta kullandığımız meyve, sebze gibi nimetler, değişik tablo resimleri, nimetleri ile ilgili videolar. |
İşleniş/Öğrenme-öğretme süreci | 1.”Acıktığınızda ne yapmak istiyorsunuz?” sorusu cevaplatılır.
2.Çeşitli yiyeceklerin resimleri ve kendileri gösterilir. 3.Talebelere metinler okutulur ve okudukları metinlerden nimetler fark ettirilir. I.AFİŞ ÇALIŞMASI 1.Talebeler gruplara ayrılır, her grup değişik nimetler ile ilgili görseller hazırlar. 2.Getirilen görseller büyük bir karton üzerine yapıştırılarak özellikleri yazılır. 3.Hazırlanan görsellerin sunumu yapılır ve o nimetlerin faydaları üzerinde konuşulur. 4.”Bu nimetler olmasaydı ne yapardık?” sorusunun cevabı aranır. 5. Yaşayabilmek için zaruri ihtiyacımız olan bu nimetlerin hakiki sahibine karşı ne yapmamız gerektiği konusunda beyin fırtınası yaptırılır. 6. “Size bir iyilik yapan veya hediye verene karşı ne yapar ve ne hissedersiniz?” sorusunun cevabı üzerinde grupların görüşleri yazılı olarak alınır. 7. “Hakiki nimet sahibi olan Allah’a karşı teşekkür etmek gerekmez mi?” sorusunun cevabı gruplardan alınır. II. İLKE ÇIKARMA 1.Allah’ın bize ikram ettiği bütün nimetlere karşı nasıl karşılık verebileceğimiz ile ilgili beş tane ilke çıkarınız. Örnek: “Nimetler olmasaydı yaşamamız mümkün olmazdı. Nimetlere karşı teşekkür etmemiz insan olarak zaruri bir vazifemizdir.” gibi ilkeler yazılması beklenir. |
Ölçme ve Değerlendirme | 1.Aşağıdaki kelimeleri verilen l boşluklara yazınız.
– fiyat- midesine -cesedine -şükür-nimet- nefsine-hayat-ibadet- -Hâlık-ı Rahmân‘ın, ibâdından istediği en mühim iş ………dür. – ……….. şükrü görmezse gider. – Kâinatın neticesi……… olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ………….tir. – Bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir ………… ister – Ne vakit senin oğlun da ruhu……….., kalbi………., aklı …………..hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir. |
İlişkili metinler | Hâlık-ı Rahmân‘ın, ibâdından istediği en mühim iş şükürdür. (Şükür Risalesi) Nimet-i İlâhiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider(Mesnevi-i Nuriye, Namaz Beyannamesi) beşere zararlı düşer.(Nur Âleminin Bir Anahtarı, Parça 2)
Evet, bu kâinatı bu derece in’âmât ile dolduran Zât-ı Kerîm-i Zülcemâl, zîşuurlardan o nimetlere karşı şükür istemesi, zarurî ve bedihîdir. (11.Lema,5.Nükte) Evet, âmm ve şumullü olan nazar ve şuurunu Sâniin ibadetine ve muhabbetine sarf ve san’atını istihsan, takdir ve teşhirine tevcih ve nimetlerinin şükrüne istimal eden bir fert, verdiği nimetlere karşı şükür isteyen ve yarattığı mahlûkatı ibadete, şükre davet eden Sâniin has muhatap ve habibidir.(Mesnevi-i Nuriye (Trc: Abdülmecid) > Reşhalar >) Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibadet dahi, kâinatın sebeb-i hilkati ve ille-i gayesi ve maksud neticesidir. Evet, bu kâinatın Sâni-i Hayy-ı Kayyûmu, bu kadar hadsiz envâ-ı nimetiyle kendini zîhayatlara bildirip sevdirdiğine mukabil, elbette zîhayatlardan o nimetlere karşı teşekkür; ve sevdirmesine mukabil sevmelerini; ve kıymettar san’atlarına mukabil medh ü senâ etmelerini; ve evâmir-i Rabbânîsine karşı itaat ve ubudiyetle mukabele etmelerini ister. İşte bu sırr-ı rububiyete göre teşekkür ve ubudiyet, bütün envâ-ı hayatın ve dolayısıyla bütün kâinatın en ehemmiyetli gayesi olduğundandır ki, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan pek çok hararetle ve şiddetle ve halâvetle şükür ve ibadete sevk ediyor.( Lemalar > 30.Lema: Altı İsm-i A’zam > 5.Nükte,3.Remiz) Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukàbil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün’im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.( Mektubat > 29.Mektub > 2.Kısım, 2.Nükte) Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: “Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!” Hazret-i Gavs tavuğa demiş: قُمْ بِاِذْنِ اللهِ O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: “Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin.” İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir. (19.Lema, 3.Nükte) |
(12)