İmanın Mertebeleri (İman-ı Taklidi Ve İman-ı Tahkiki)
Modül (öneri) No | 7 |
Öğrenme Alanı (Temel konu) | İman |
Modül (Alt konu) | İmanın Mertebeleri (İman-ı Taklidi Ve İman-ı Tahkiki) |
Amaçlar | İman-ı taklidi ile iman-ı tahkiki arasındaki farkı ayırt eder. |
Süre | 40 |
Seviye | Alt Seviye |
Yöntem ve Teknik-Etkinlik | Gözlem, karşılaştırma metodu, soru-cevap, hikâye oluşturma, cümle oluşturma, zihin haritası |
Materyal ve Teknoloji | Bilgisayar-projeksiyon, görseller, belgesel videoları, kısa filmler, |
İşleniş/Öğrenme-öğretme süreci | I.HİKÂYE YAZMA:
1 Talebeleri metinler için okuma zamanı verilir ve metin okunur. 2.Talebeler gruplara ayrılır. 3. Talebelere yazılacak hikaye için aşağıdaki anahtar kelimeler verilir. Anahtar kelimeler: Deniz, duman, baca, güverte, gövde, geminin içerisi, eşyaları ve mürettebatı… 4. Gruplara “Kendimizi deniz kenarında farz ederek yukarıdaki anahtar kelimeleri kullanıp bir hikâye yazmaya çalışınız.” Yönergesi verilir ve grup olarak hikâyenin tamamlanması sağlanır. 5. Geminin uzaktan kıyıya kadarki aşamaları ile taklidi iman ve tahkiki iman arasındaki bağlantıyı kurmaları sağlanır. 6. Geminin denizden geldiğine bir haber-i vahide istinaden inanmak iman-ı taklidiye, dumanını görmek ilmelyakin derecesine, bacasını ve güverte ve gövdesini görmek aynelyakin derecesine, geminin içine girip her şeyi incelemek hakkalyakin derecesine işaret ettiğini anlamalarını sağlamak. II. CÜMLE OLUŞTURMA: 1.Verilen kelimelerin birer cümlede kullanmaları sağlanır. Kelimeler: iman, iman-ı taklidi, iman-ı tahkiki, ilmenyakin, aynelyakin, hakkalyakin, -…………………………………………………………………. -…………………………………………………………………. -………………………………………………………………… -…………………………………………………………………. -…………………………………………………………………. -………………………………………………………………… |
Ölçme ve Değerlendirme | 1.İman kelimesi ile zihin haritası oluşturulması. İman deyince aklınıza gelenleri birer kelime ile yazınız.
……………………….
…………………………. İman ……………….……….. ………………………. 2. İman-ı taklidi ve iman-ı tahkikiye sahip olan insanların hayata bakışına metinden örnek veriniz. 3. Aşağıdaki cümlelerin baş kısmına doru ise D ve yanlış ise Y harflerini koyunuz. – (….)İman, yalnız icmalî bir tasdikten ibarettir. -(…..) Tahkikî iman ise sarsılmaz, sönmez bir kuvvettir. -(…..) İman hem nurdur, hem kuvvettir. -(…..) Tahkikî imanı kazanan bir kimseyi, en dinsiz feylesoflar dahi, bir vesvese veya şüpheye düşürebilir. -(…..) İman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur. |
İlişkili metinler | İman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar ve eldeki âyinede görünen misalî güneşten ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, binbir esma-i İlâhiye ve sâir erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, “Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemâlât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir” diye ehl-i hakikat ittifak etmişler.
Evet, iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûb olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok merâtib var. O merâtiblerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Hâlbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazan mağlûb olur. Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakin derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esma-i İlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kur’ân gibi okuyabilecek derecesine gelir. Hem bir mertebesi de hakkalyakindir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.272) * * * Haşiye: İlmelyakîn: İlim ile yakîn hasıl etmek. Yani, bir şeyin vücudunu emareleriyle bilmek. Aynelyakîn: Göz ile yakîn hasıl etmek. Yani, bir şeyi göz ile görerek bilmek. Hakkalyakîn: Hakikatı ile yakîn hasıl etmek. Yani, içine girmekle bilmek. Sevgili Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinden aldığımız ders ile şu üç kelimeyi şöyle izah ederiz: Meselâ uzaktan bir duman gördük. Orada bir ateşin yandığını biliriz. İlmelyakîn buna denilir. O dumana yakınlaştık, ateşi gözümüz ile gördük; aynelyakîn buna denilir. Ateşin nuru içine girip derecesini anladık. Hakkalyakîn buna denilir. (Miftahü’l-İman) * * * İman, yalnız icmalî bir tasdikten ibaret değildir. İmanın çok mertebeleri vardır. Taklidî bir iman, hususan bu zamandaki dalâlet, sapkınlık fırtınaları karşısında çabuk söner. Tahkikî iman ise sarsılmaz, sönmez bir kuvvettir. Tahkikî imanı elde eden bir kimsenin iman ve İslâmiyet’i dehşetli dinsizlik kasırgalarına da maruz kalsa, o kasırgalar bu iman kuvveti karşısında tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Tahkikî imanı kazanan bir kimseyi, en dinsiz feylesoflar dahi bir vesvese veya şüpheye düşürtemez. (Sözler, s. 837) * * * İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisatın tazyikatından kurtulabilir. (Sözler, 350) * * * Evet, her hakikî hasenat gibi, cesaretin dahi menbaı imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi, cebânetin dahi menbaı dalâlettir. Evet, tam münevverü’l-kalp bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki onu korkutmaz. Belki harika bir kudret-i Samedâniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek. Fakat meşhur bir münevverü’l-akıl denilen kalpsiz bir fasık feylesof ise, gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. “Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?” der, evhama düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan koca Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terk ettiler.) (Sözler, s. 33) |
(11)