Besmele’deki İlahî İsimler
Modül (öneri) No | 28 |
Öğrenme Alanı (Temel konu) | Bismillah |
Modül (Alt konu) | Besmele’deki İlahî İsimler |
Amaçlar | Allah lafzının bütün kemal sıfatları tazammun ettiğini kavrar.
Lafza-i Celal’den celal silsilesinin, Rahman ve Rahim isimlerinden cemal silsilesinin tecelli ettiğini açıklar. |
Süre | 40 dk. |
Seviye | İleri Seviye |
Yöntem ve Teknik-Etkinlik | Ben Hangi Esma’yım Tekniği – Beslemesiz Geçme Oyunu |
Materyal ve Teknoloji | |
İşleniş/Öğrenme-öğretme süreci | İlgili metin okutulur. Daha sonra Ben Hangi Esmayım tekniği uygulanarak öğrenme-öğretme süreci devam eder.
BEN HANGİ ESMAYIM? ETKİNLİĞİ Seçilen bir kişi, Cenab-ı Hakkın esması rolünde söylenen üç özelliği ifade ettikten sonra «Ben Hangi Esmayım?» sorusunun yöneltildiği tekniktir. Örneğin, benim üstümdeki esma kudreti ifade eder, gibi… Örnek: Öğrenciler arasında ilgili metinde geçen esma-i ilahiye(Allah, Rahman, Rahim, Ğaffar, Rezzak, Muhyi, Mumit) paylaştırılır. Öğrencilerden konularını arkadaşlarına söylememeleri istenir. Kendine düşen esma-i ilahiye ile ilgili gerekli bilgiyi metinden araştırır. Sırasıyla her öğrenci kendisine verilen esmayla ilgili her defasında bir bilgi verir ve “Ben Hangi Esmayım?” diye sınıfa sorar. Öğrenciler söz alarak esma-i ilahiye tahmin ederler. Öğrenci arkadaşları bilene kadar ipucu vermeye devam eder. Daha sonra diğer öğrencilere geçilir.
Daha sonra Beslemesiz Geçme Oyunu uygulanır,
BESMELESİZ GEÇME OYUNU Bir hayat düsturu olabilecek şeyler için tekerlemeler oluşturulur. Öğretmen kendisi bu tekerlemeyi oluşturabileceği gibi, öğrencilerin de oluşturması için gerekli adımları belirleyip kullanabilir. Besmelesiz geçme Bismillahirrahmanirrahim de Bismillah ne tükenmez hazine Ne kadar güzel bir dua
Bismillâhirrahmânirrahîm BİSMİLLÂH BİSMİLLÂH Her şey O’nunla başlar, Diner onunla yaşlar, Kurtlar, kuşlar, ağaçlar, Zikreder dağlar, taşlar.
Yukarıdaki tekerleme tahtaya yazılır. Tekerlemenin melodisi öğretmen tarafından öğrencilere öğretilir. Öğrencilerin melodisi ile birlikte tekerlemeyi tekrarlaması sağlanır. Sınıfın yarısı tahtaya çıkar, el ele tutuşur. Bir öğrenci ebe olur. Bütün öğrencilerin söylediği tekerleme eşliğinde ebe, grubun etrafında döner. Tekerleme bittiğinde ebe önünde durduğu öğrenciye dokunur. İkisi ters yönde koşarlar. Karşılaştıkları yerde el sıkışırlar. Ebe olan “Besmelesiz geçme!” der, diğer arkadaşı “Bismillahirrahmanirrahim” der. Yine ters yönde koşarlar ve ebe olan halkaya katılır, diğeri ise ebe olur. Oyun bu grupla 4-5 kez tekrarlanır. Sınıfın diğer yarısı tahtaya çıkarılır. 4-5 kez oyun oynatılır
|
Ölçme ve Değerlendirme | Bu aşamadan sonra değerlendirme aşaması için ifade edilen esmalarla ilgili kavramlar(lafza-i celal, fiili sıfatlar, Allah, Rahman, Rahim, büyük nimetler, küçük nimetler) kullanılması konusunda rehberlik yapılarak kavram haritası oluşturulur. |
İlişkili metinler | بِسْمِ اللّٰهِ
Bu kelâm, güneş gibidir. Yani, güneş başkalarını gösterdiği gibi, kendini de gösterir; başka bir güneşe ihtiyaç bırakmaz. بِسْمِ اللّٰهِ , başkalarına yaptığı vazifeyi, kendisine de yapıyor; ikinci bir بِسْمِ اللّٰهِ daha lâzım değildir. Evet, بِسْمِ اللّٰهِ öyle müstakil bir nurdur ki bu nur hiçbir şeye bağlı değildir. Hatta bu nurun câr ve mecruru bile hiçbir şeye muhtaç değildir. Ancak ب harfinden müstefad olan اَسْتَع۪ينُ veya örfen malûm olan اَتَيَمَّنُ veyahut mukadder olan قُلْ ’ün istilzam ettiği اِقْرَأْ fiillerinden birine mütealliktir. İhtar: بِسْمِ اللّٰهِ ’daki câr ve mecrura müteallik olarak mezkûr olan fiiller, Besmeleden sonra takdir edilir ki, hasrı ifade etmekle ihlâs ve tevhidi tazammun etsin. İsim; Cenab-ı Hakkın zâtî isimleri olduğu gibi, fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır. Sual: Bu fiilî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor? Cevap: Kudret-i ezeliyenin kâinattaki mevcudatın nevilerine, fertlerine olan nisbet ve taallûkundan husule gelir. Bu itibarla بِسْمِ اللّٰهِ kudret-i ezeliyenin taallûk ve tesirini celb eder. Ve o taallûk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise, hiç kimse, hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın. اَللّٰهُ Lâfza-i Celâli bütün sıfât-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü Lâfza-i Celâl, Zat-ı Akdes’e delâlet eder; Zat-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder. Öyle ise, o lâfza-i mukaddese, delâlet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemaliyeye delâlet eder. İhtar: Başka ism-i haslarda bu delâlet yoktur. Çünkü başka zatlarda sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.
اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Bu iki sıfatın Lâfza-i Celâlden sonra zikirlerini icab eden münasebetlerden, Birisi şudur ki: Lâfza-i Celâlden celâl silsilesi tecelli ettiği gibi, bu iki sıfattan dahi cemal silsilesi tecelli ediyor. Evet, her bir âlemde emir ve nehiy, sevap ve azap, tergib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celâl ve cemalin tecellisiyle teselsül edegelmektedir. İkincisi: Cenab-ı Hakkın ismi Zat-ı Akdes’ine ayn olduğu cihetle, Lâfza-i Celâl, sıfât-ı ayniyeye işarettir; اَلرَّح۪يمِ ’de fiilî olan sıfât-ı gayriyeye îmâdır. اَلرَّحْمٰنِ dahi ne ayn, ne gayr olan sıfât-ı seb’a’ya remizdir. Zira Rahman, “Rezzak” manasındadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuddan ibarettir. Vücud ise, birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müessire olmak üzere ilim, irade, kudret sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, basar, sem’, kelâm sıfatlarını iktiza eder ki; merzuk, istediği zaman ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz birinci sıfatı olan “hayat”ı istilzam ederler. Sual: Rahman büyük nimetlere, Rahîm küçük nimetlere delâlet ettikleri cihetle, Rahîm’in Rahman’dan sonra zikri, yukarıdan aşağıya inmek manasına olan “sanatü’t-tedelli” kaidesine dâhildir. Bu ise, belâgatçe makbul değildir. Cevap: Evet, kaşlar göze, gem ata mütemmim oldukları ve onların noksanlarını ikmal ettikleri gibi, küçük nimetler de büyük nimetlere mütemmimdirler. Bu itibarla, mütemmim olan, haddizatında küçük de olsa, faydayı ikmal ettiğinden, büyükten daha büyük olması icab eder. Ve keza, büyükten beklenilen menfaat, küçüğe mütevakkıf ise, o küçük, büyük sırasına geçer; o büyük dahi küçük hükmünde kalır; kilit ile anahtar, lisan ile ruh gibi. Ve keza, bu makam, nimetlerin tâdadı veya nimetlerle imtinan makamı değildir; ancak insanları gizli ve küçük nimetlere tenbih ve ikaz etmek makamıdır. Evvelki makamlardaki “tedelli” şu “tenbih” makamında “terakki” sayılır. Çünkü gizli ve küçük nimetleri insanlara göstermek ve insanları onların vücuduna ikaz etmek, daha lâyık ve daha lâzımdır. Bu itibarla, şu meselemizde tedelli değil, terakki vardır. Sual: Mebde’ ve me’haz itibarıyla rikkatü’l-kalp manasını ifade eden bu iki sıfatın Cenab-ı Hak hakkında kullanılması caiz değildir. Eğer mana-yı hakikatlerinin lâzımı ve neticesi olan in’am ve ihsan kasdedilirse, mecazda ne hikmet vardır? Cevap: Bu iki sıfat, “yed” gibi, mana-yı hakikîleriyle Cenab-ı Hak hakkında kullanılması muhal olan müteşabihattandır. Müteşahbihatta mana-yı mecazînin mana-yı hakikînin lâfzıyla üslûbuyla gösterilmesindeki hikmet, insanların me’lûf ve malûmları olmayan manaları ve hakikatleri zihinlerine yakınlaştırıp kabul ettirmekten ibarettir. Meselâ, “yed”in mana-yı mecazîsi insanlara me’nus olmadığından, mana-yı hakikînin şekliyle, lâfzıyla gösterilmesi zarureti vardır. (İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 29-31) |
(32)